Laboratuvar arşivleri - Redo Analyzer


Sanayi devrimi, en basit anlatım ile hayvan ve insan gücüne dayanan üretim yöntemlerinden makine gücünün kullanıldığı üretim modellerine geçiş sürecidir. Bu model ilk olarak tekstil sektöründe on sekizinci yüzyıl başlarında İngiltere’de uygulanmıştır. Ancak sonuçları o kadar etkili olmuştur ki çok geçmeden başka sektörlerde de makineleşme hızla yayılmaya başlamıştır. Bu şekilde daha fazla üretim yapılmış, buna bağlı olarak ihtiyaçlar artmış, ihtiyaçların artması ise yeni arz ve talep dengeleri oluşturmuştur. Daha fazla hammadde kullanılmaya başlanmış, daha fazla üretim yapılmış, ancak daha fazla atık üretilmiştir. Kısaca sanayi devrimi ile birlikte insanlık çok önemli bir dönüm noktası yaşamıştır.

Diğer yandan insanların ihtiyaçları için üretim yapmak yerine piyasa için üretim yapmak esas olmuştur. Kar etmek önemli bir teşvik faktörü olmuştur. Günümüzde ise sanayi devriminin insanların yaşam standartlarını ne kadar etkilediği hala tartışılmaktadır. Ancak bir yandan da ürünlerin belli standartlara sahip olması gerektiği önem kazanmıştır. Böyle olunca hem standartlar belirleyen kuruluşlar ortaya çıkmış hem de insan yaşamını ve çevre koşullarını iyileştirmek için birçok yönetim sistemi ve standart geliştirilmiştir. Aynı paralelde resmi kuruluşlar da yasal düzenlemeler çıkarmış ve denetimleri sıkılaştırmıştır.

Bugün endüstriyel analizler kapsamında, tekstil sektöründen kimya sektörüne, otomotiv sektöründen gıda sektörüne, hayvancılık sektöründen tarım sektörüne, enerji sektöründen turizm sektörüne, taşımacılık ve lojistik sektöründen elektronik sektörüne, kozmetik sektöründen sağlık sektörüne, iletişim sektöründen daha birçok sektöre kadar sayısız ölçüm, test, analiz, kontrol ve muayene hizmetleri verilmektedir.

Günümüzde her sektörden işletmeler katma değeri yüksek ürünler üretmek zorundadır. Küresel rekabet bunu gerektirmektedir. Ancak endüstriyel üretimde herşeyi üretmek önemli değildir, kaliteli, verimli, güvenilir ve rekabet edebilir üretim yapmak önemlidir. Bu nedenle artık gelişmiş laboratuvarlarda yapılacak test ve analizler, analitik çalışmalar, belgelendirme çalışmaları, tedarik zinciri güvenliği, çevre yönetimi, kalite kontrol, operasyonel süreç değerlendirme, lojistik hizmetler ve enerji yönetimi yanı sıra tedarik zinciri güvenliği, sürdürülebilirlik çalışmaları ve entegre yönetim sistemleri uygulamaları önem kazanmaktadır.

Bugün yaşamakta olduğumuz çağ, endüstriyel işletmelerin iş süreçlerinde ciddi değişiklikler gerektiren Endüstri 4.0 çağı olarak tanımlanmaktadır. İşletmeler başarılı olmak için özerk yönetim, bireyselleşme, şeffaflık ve hizmet odaklılık gibi özellikleri ön planda tutmak zorundadır.

Endüstriyel analizlerimiz başlıca şunlardır;

  • Havuz Suyu Analizleri
  • Diyaliz Suyu Analizleri
  • Deterjan-Kozmetik Analizleri
  • Oyuncak Analizleri
  • İlaç Analizleri

Endüstriyel analizler sırasında hem yürürlükte olan yasal düzenleme esasları hem de yerli ve yabancı kuruluşlar tarafından yayınlanan standartlar dikkate alınmaktadır. Laboratuvarımız, TS EN ISO/IEC 17025 standardına uygun olarak akredite olmuştur ve düzenlediği raporlar dünyanın her yerinde geçerlidir.



Hayvanların yaşamlarını sürdürebilmeleri ve çeşitli ürünleri  verebilmeleri için su, karbonhidratlar, protein, yağ, vitaminler, mineral maddeler gibi besin maddelerine gereksinimleri  vardır. Hayvanlar bu besin maddelerini yedikleri yemler ile içtikleri sudan sağlarlar. Yemlerin besin maddeleri sağlama dışında, dolgu maddesi oluşturma, hayvansal ürünlere istenen renk, koku ve tadı veren unsurları sağlama ve gerektiğinde hastalıktan koruyucu veya tedavi edici amaçlı ilaçların ağız yoluyla hayvanlara verilmesinde aracı olma gibi görevleri de vardır.

Hayvanlardan en yüksek miktar ve nitelikte ürün alımında kullanılan yemin besin  madde içeriği büyük önem  taşımaktadır. Yemin besin değeri kalitesinin önemi sadece hayvanlar için değil aynı  zamanda hayvanlardan elde edilen ürünleri tüketen insanlar için de geçerlidir. Özellikle son yıllarda sağlık açısından kaliteli ürünlerin satın alınmasına yönelik tüketicinin bilinçlenmesi gıda güvenliği (food security) konusunu daha da önemli hale getirmekte ve gıda endüstrisini daha kaliteli gıda üretimine zorlamaktadır.  Hayvan yemlerinin enerjice zengin olması bilinen taleplerden birisidir ki aksi taktirde besi sonunda tahıl desteği gibi durumlar da doğabilir.

Karma yem üretiminde kullanılan bitkisel kökenli yemlerin hasatından depolanmasına  kadar ki ile karma yem üretim sırasındaki değişik aşamalar yahut hayvansal kökenli yemlerin üretim aşamaları besin değerlerinin değişmesine, yemlerin fiziksel kalitesinin düşmesine, toksik maddelerin bulaşmasına yada üremesine sebep olabilir.  Toksin kelimesi ‘zehir’ anlamına gelmekle birlikte mikroorganizmaların kendi yaşamlarını sürdürmek için ürettikleri metabolik ürünler şeklinde de tanımlamak mümkündür. Yemler içerisinde oluşan en zararlı etkenler bakteri ve mantarlar tarafından salgılanan toksinlerdir. Yemlerde bulunan bakterilerin bazıları toksinlerini yem içerisinde salgılarken bazıları da yemler hayvanlar tarafından alındıktan sonra hayvan vücudunda salgılarlar. Bu mikotoksinleri tüketen insan ve hayvanlarda  toksikolojik problemlere rastlanılmaktadır.

Yemlerde Civa (Hg), Arsenik (As),  Kadmiyum (Cd),  Kurşun(Pb) gibi ağır metallerin varlığıda istenmemektedir. Hayvanların ve dolaylı olarak diğer canlılarında sağlığını tehlikeye atan bu ağır metallerin analizleri laboratuarımızda ulusal ve uluslar arası standartlara uygun olarak yapılmaktadır.



Tarımın temel iki farklı üretim alanından biri bitkisel üretim diğeri hayvansal üretimdir. Et, süt ve yumurta gibi insan beslenmesinin temel gıda maddeleri hayvansal üretimden elde edilmektedir. Bu gıda maddeleri protein, vitamin ve mineraller açısından çok zengindir ve uygun oranlarda içermektedir. Ancak artan dünya nüfusu, gelecekte insanlar için açlık riski yaratmaktadır. Böyle olunca bugün hayvansal üretimin arttırılmasına ağırlık verilmektedir. İşte bu noktada hayvanların doğru ve yeterli beslenmeleri ve genetik olarak ıslah edilmesi önemli olmaktadır. Hayvanların gereksinim duyacakları besin maddelerinin iyi bilinmesi, verilen yemlerin besleme değerlerinin öğrenilmesi ve farklı hayvan türleri için hangi rasyoların uygun olduğunun anlaşılması son derece önemlidir. Bu bakımdan yetkili laboratuvarlarda gerçekleştirilen yem analizleri hayvancılıkta hayati öneme sahiptir.

2010 yılında çıkarılan Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu, başlıca şu amaçlara yöneliktir:

  • Gıda ve yem güvenliğini sağlamak
  • İnsan sağlığını korumak
  • Bitki ve hayvan sağlığını geliştirmek
  • Hayvan ıslahı ve refahını yükseltmek
  • Çevrenin korunmasını gözetmek

Yemlerden beklenen yararın elde edilmesi, içerdikleri besin değerlerine bağlıdır. Gelişmiş laboratuvarlarda yapılan yem analizleri ile yemlerin içerdikleri besin değerleri belirlenmekte, analiz edilmekte ve miktarları tespit edilmektedir. Hayvansal üretimde elde edilen ürünlerin kalite ve miktar olarak verimliliği, uygun yem seçimine bağlıdır. Hayvanların cinsine, yaşına ve verim gücüne bakılarak ayrı yem rasyoları gerekmektedir. Yem rasyoları ise amaca uygun yem kullanımı gerektirmektedir.

Laboratuvar analizleri ile hayvanlara verilecek yemlerin ne olduğu, yemin besin değeri ve farklı yemlerin hayvanlar üzerinde faydalı veya zararlı etkileri belirlenmektedir. Yemlerin değeri, içerdikleri besin maddelerinin konsantrasyonuna bağlıdır. Esas olarak yemlerin hayvalara katkısı iki yönlü olmaktadır. Öncelikle kayvanların gereksinim duydukları gıda maddeleri sağlanırken, aynı zamanda gıda dolgu maddesi olarak da kullanılmaktadır. Hayvansal ürünlere, tat, renk ve koku özellikleri kazandırmak için yemelere bir takım kimyasallar katılmaktadır.

Laboratuvarlarımızda gerçekleştirilen başlıca yem analizleri şunlardır:

  • Fiziksel analizler: yemin sertlik, tat, irilik, saflık, renk, koku, bozulma özellikleri, yaprak sap oranı ve 1000 dane ağırlığı testleri
  • Kimyasal analizler: yemin protein analizi, selülüz analizi, yağ analizi, kül analizi, NDF ve ADF analizi, amino asit analizi, vitamin analizi ve beslemeyi engelleyen zararlı madde içerik analizi
  • Biyolojik analizler: sindirim testleri, enerji testleri ve yöntem testleri

Bu analizlerın hızlı, güvenilir ve kaliteli bir şekilde yapılabilmesi için uygun ekipman ile donatılmış laboratuvar ortamı gereklidir.

Yem analizleri sırasında hem yürürlükte olan yasal düzenleme esasları hem de yerli ve yabancı kuruluşlar tarafından yayınlanan standartlar dikkate alınmaktadır. Laboratuvarımız, TS EN ISO/IEC 17025 standardına uygun olarak akredite olmuştur ve düzenlediği raporlar dünyanın her yerinde geçerlidir.


Yem Analiz Laboratuvarı Birimlerimiz

İncele


Kimyasal Analiz Birimi

Hayvanların yaşamlarını sürdürebilmeleri ve çeşitli ürünleri verebilmeleri için su…

İncele


Mikrobiyoloji Birimi

Su mikrobiyolojisi, genel olarak tatlı ve tuzlu sulardaki mikroorganizmaları ve bunların faaliyetlerini…

İncele


Moleküler Biyoloji Birimi

Son yıllarda önemli gelişmeler kaydeden moleküler biyoloji…



Yüzme yada serinleme amacıyla kullanılan açık ve kapalı yüzme havuzları ile sularının yaşanabilir sağlık şartlarına uygunluğu, yüzme havuzu suyunun kalite standartlarının belirlenmesi amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından “Yüzme Havuzlarının Tabi Olacağı Sağlık Esasları Ve Şartları Hakkında Yönetmelik” yayınlamıştır.Yönetmelik eklerinde yer alan “Ek – 1 Kimyasal özellikler”, “Ek – 2 Fiziksel özellikler” ve “Ek – 3 Mikrobiyolojik özellikler” tablolarındaki analizleri, yüzme havuzu işleticisi, yetkili laboratuvarlara ayda 1 kez yaptırmakla yükümlüdür.

IslBG

Yönetmelik eklerinde yer alan;

Ek – 1 : Kimyasal Analizler

Ek – 2 : Fiziksel Analizler

Ek – 3 : Mikrobiyolojik Analizler

tablolarındaki analizleri, yüzme havuzu işleticisi, yetkili laboratuvarlara ayda 1 kez yaptırmakla yükümlüdür. Havuz kullanımının yoğun olduğu dönemlerde Ek – 3 de yer alan parametrelerin analiz sıklığı ayda iki kez olacak şekilde olmalıdır.

Kimyasal Analizler

  • Ph Tayini
  • Nitrat Tayini
  • Nitrit Tayini
  • Alüminyum Tayini
  • Amonyum Tayini
  • Bakır Tayini
  • Siyanürik Asit Tayini
  • Serbest Klor Tayini
  • Bağlı Klor Tayini
  • Renk Tayini
  • Bulanıklık Tayini
  • Sıcaklık Tayini
  • Toplam Alkalinite Tayini
  • Hidrojen Peroksit Tayini
  • Biguanid Tayini

Fiziksekl Analizler

  • Renk
  • Bulanıklık
  • Sıcaklık

Mikrobiyolojik Analizler

  • Toplam Koloni(Jerm)Sayısı
  • Toplam Koliform Bakteri Sayısı
  • Escherichia Coli(E.Coli) Sayısı
  • Pseudomonas Aeruginosa Sayısı

Havuz Suyunda Kullanılan Dezenfektan Değiştiğinde, Bakılacak Parametrede Değişmektedir.

Suyun dezenfeksiyonunda stabilizatörlü klor bileşiklerinin kullanıldığı havuzlarda, Siyanürik Asit bakılır.

Suyun dezenfeksiyonunda hidrojen peroksitin kullanıldığı havuzlarda Hidrojen Peroksit bakılır.

Suyun dezenfeksiyonunda klor ve klorlu bileşiklerin kullanıldığı havuzlarda Serbest Klor ve Bağlı Klor bakılır.

Suyun dezenfeksiyonu için ozon, UV, klordioksit ve diğer dezenfeksiyon sistemlerinin kullanıldığı havuzlarda Serbest Klor bakılır.

Uygun Çıkmayan Havuz Suyunun Takibi

Yüzme havuzu suyundan alınan numunenin mikrobiyolojik analiz sonucunun Ek-3’te belirtilen niteliklere uygun çıkmaması halinde havuzun faaliyeti durdurulur. Yüzme havuzu işleticisinin gerekli şartları sağlamasından sonra yeniden alınan numunenin analiz sonuçlarının Ek-3’te belirtilen niteliklere uygun çıkması durumunda havuzun faaliyetine izin verilir.

Yüzme havuzu suyundan alınan numunenin kimyasal analizi sonucunun Ek-1 ve Ek-2’de belirtilen niteliklere uygun çıkmaması halinde, uygunsuzluğun giderilmesi ve düzeltici önlemlerin alınması için işletmeci yazılı olarak uyarılır. Yüzme havuzu işletmecisinin gerekli şartları sağlamasından sonra yeniden alınan numunenin analiz sonuçlarının Ek-1 ve Ek-2’de belirtilen niteliklere uygun çıkması durumunda işletmeye herhangi bir işlem yapılmaz. Ancak, analiz sonuçlarının uygun çıkmaması durumunda havuzun faaliyeti analiz sonucunun yukarıda belirtilen nitelikleri sağlayıncaya kadar durdurulur.



Su mikrobiyolojisi, genel olarak tatlı ve tuzlu sulardaki mikroorganizmaları ve bunların faaliyetlerini inceler. Sularda çeşitli mikroorganizmalara rastlanır. Bunların bir kısmı havadan, topraktan, çeşitli canlıların atıklarından ve atık sulardan kontaminasyon ile gelir. Bir kısmı ise suların doğal mikroflorasında bulunan mikroorganizmalardır. Su mikrobiyolojisi genel olarak, tatlı su (akarsular, göller, havuzlar, kaynak suları, bataklıklar) mikrobiyolojisi ve tuzlu su (denizler, nehir ağızları) mikrobiyolojisi olmak üzere 2’ye ayrılır.

Tatlı Su Mikrobiyolojisi
Tatlı sular grubunda göller, havuzlar, akarsular, kaynak suları ve bataklıklar bulunmaktadır. İçine lağım suyu veya diğer organik ve anorganik kirleticiler karışmamış olan sularda, besin maddeleri az olduğu için burada bulunabilen bakteri sayısı azdır. Benzer şekilde, kıyı ve tabandan uzak yerlerde ve ayrıca karların erimesiyle oluşan akarsularda bakteri sayısı azdır. Tatlı sularda psikrofil bakteriler mezofil ve termofil bakterilerden sayıca fazladır. Bunlar arasında 0ºC’de çoğalanlar vardır. Tatlı sulardan farklı cinslere ait psikrofil bakteriler sıklıkla izole edilmektedir. Su tabanında çürüyen organik maddeler varsa zorunlu veya fakültatif anaeroblar gelişir. Burada kükürt bakterileri ve sülfat indirgeyen zorunlu anaeroblar bulunur.
Sularda tat ve renk değişikliği yapan mikroorganizmalar arasında demir bakterileri, algler ve protozoa ile ayrıca sularda istenmeyen koku oluşmasına neden olan kükürt ve sülfat indirgeyen bakteriler de vardır.
Atıklarla kirlenmiş tatlı sularda bol miktarda dışkı bakterileri ve topraklardaki saprofit bakteriler ile maya ve küflere de rastlanır. Lağım sularındaki bakteriler aerob, zorunlu veya fakültatif anaerob olup, çoğu saprofittir. Bunlar dışkı veya toprak kökenlidir. Escherichia coli ve diğer koliform bakteriler ile enterokoklara sıklıkla rastlanır. Birçok yerleşim yerlerinde kullanılan sular, nehir ve göllerden sağlanmaktadır. Bu sular çöktürme süzme ve dezenfeksiyon basamaklarından geçirilerek arıtılır. Suların dezenfeksiyonu için klor, ozon, ultraviyole ışınları ve membran filtre yöntemleri kullanır. En yaygın ve ucuz olan su dezenfeksiyonu klorla yapılmaktadır.

Tuzlu Su (Deniz Sularının) Mikrobiyolojisi
Deniz suları, öncelikle tuz içeriğiyle tatlı sulardan ayrılır. Işığın kolayca girebildiği yüzey kısımları ile deniz tabanı mikrobiyolojik olarak farklılıklar görülür. Yüzey kısımlarda fitoplanktonlar ve fotosentez yapan mikroorganizmalar bulunurken daha derinlerde mikroflora değişir ve daha fazla halofil ve psikrofil mikroorganizmalara rastlanır. Nehirlerin denizlere karıştığı kısımlarda tatlı sularda görülen mikroorganizmalara rastlanır.



Doğada bulunan su kaynakları bazı istisnalar dışında içme ve kullanma ihtiyaçları için doğrudan doğruya kullanmaya uygun değildir. Bu yüzden suların arıtma işleminden geçirilmesi gerekir. Dere, göl, baraj, kaynak gibi yüzeysel su kaynakları ve yeraltı sularından elde edilen ham su, içme suyu arıtma tesislerinde özelliklerinin gerektirdiği arıtma işlemlerinden geçirilerek, sağlık şartlarına ve Türk Gıda Kodeksi İçme ve Kullanma Suyu Standartlarına uygun hâle getirildikten sonra şebekeye verilmektedir.

İçme ve çeşitli amaçlarla kullanılan, insan sağlığı ile çok yakından ilişkisi olan, kısaca içme ve kullanma sularının hepsine alimentasyon suyu denir.

Suyun içme suyu olarak kullanılabilmesi için bazı kalite koşullarını taşıması zorunludur. Bunlar;

  • Hastalık yapıcı mikroorganizmalardan arındırılması
  • Berrak, renksiz ve kokusuz olması
  • Belirli sertlik derecesinde ve yeterli derecede yumuşak olması
  • Sıcaklığı 150C’tan aşağıda ve içiminin hoş olması
  • Aşındırıcı (agresif) olmaması ve fazla sert olmaması
  • Sağlığa zararlı kimyasal maddeler bulundurmaması
  • Vücut için yararlı bazı metal tuzları içermesi
  • Toksik etki veya kötü fizyolojik etki yapacak miktarda madde içermemesi gibi kalite ölçütlerine uygun olması gerekir.

Suyun dış görünüşüne, rengine, kokusuna ve tadına bakılarak kalitesi hakkında bilgi vermek yeterli değildir. Suyun değeri, yalnızca yaygın olarak bulunması ve faydalanılması ile değil aynı zamanda iyi kalitede olması ile de ölçülür.  “Suda kalite” denildiğinde suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri anlaşılmalıdır.

Suyun kullanılacağı yere uygun olup olmadığına;

  • Suyun sertlik derecesine
  • pH derecesine
  • Bulanıklığına
  • Amonyak ve nitrat,

olup olmadığına bakılarak karar verilmelidir. Bunun için de belli miktarda su örneğinin laboratuvarımızda yukarıda belirtilen özellikler bakımından analizleri yapılmaktadır.  Analizde elde edilen değerler Türk Gıda Kodeksi, Dünya Sağlık Teşkilatı  (WHO), Avrupa Birliği (EC) vb. kuruluşlarca belirlenmiş olan “İçme Suyu Standartlarına” göre karşılaştırılmakta ve böylece hayatın vazgeçilmez bir parçası olan suyun kalitesine karar verilmektedir.



Doğada dengenin sağlanması açısından en önemli faktör sudur. Ancak maalesef bütün doğal kaynaklar gibi su kaynakları da tükenme tehdidi altındadır. Bugün çevre bilimcilerin üzerinde en fazla durdukları konu su kaynaklarının korunmasıdır. Bu problemin çözümünde ekonomik, politik, sosyal, kültürel ve sağlık dahil birçok yönden konunun ele alınması gerekmektedir. Bugün gelinen noktada doğada temiz su bulmak neredeyse imkansız hale gelmiştir. Sorumsuz ve bilinçsiz bir şekilde sürdürülen sanayileşme, kentleşme ve tarımsal faaliyetler yüzünden doğaya bırakılan atıklar su kaynaklarını geri dönülmez şekilde kirletmektedir. Hem yeraltı suları, hem göller, nehirler ve denizler gibi yüzey suları inanılmaz boyutta kirlenmiş durumdadır.

Bugün sağlıklı ve temiz su tanımlanırken, içinde hastalıklara neden olan toksik maddeler ve mikroorganizmalar barındırmayan ve gerekli mineraller dengeli bir şekilde bulunan su olarak tanımlanmaktadır. Bugün sular o denli kirlenmiştir ki gıda güvenliğinin sağlanmasında temiz su temel koşullardan biri olmuştur. Sadece içme suları değil, bulaşık, çamaşır ve temizlikte kullanılan sular da insan sağlığı için tehlike yaratmaktadır.

Böyle olunca yetkili laboratuvarlarda yaptırılan su analizleri büyük önem taşımaktadır. Sularda güvenliği sağlamak amacı ile çok çeşitli ölçüm, test, analiz, muayene ve kontrol hizmetleri verilmektedir.

Avrupa Birliği ülkelerinde su kalitesine yönelik olarak yayınlanan birçok yasal düzenleme bulunmaktadır. Uyum çalışmaları kapsamında ülkemizde de bu düzenlemeler iç hukukumuza uyarlanmaktadır. Örneğin Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik, tüketim amaçlı suların kalite standartlarını sağlaması ve kaynak ve içme sularının üretilmesi, paketlenmesi, etiketlenmesi, satışı ve denetlenmesine dair esasları düzenlemektedir.

Yapılan birçok araştırma sonuçlarına göre dünyada tatlı su tüketimi, su kaynaklarının oluşma sürecinden daha hızlı olmaktadır. Yeraltı su havzaları gittikçe küçülmektedir. Su kaynakları, artan nüfus dikkate alınacak olursa, tükenme tehidi altındadır. Yapılan hesaplamalara göre dünyada suya olan talep, 2050 yılına kadar yüzde 60’lara varan oranda artacak. Diğer yandan iklim değişikliklerinin yaşanması, ekolojik dengenin bozulması ve küresel ısınma yüzünden su kaynakları gittikçe tükenmektedir.

Laboratuvarlarımızda gerçekleştirilen başlıca su analizleri şunlardır:

  • Fiziko kimyasal analizler
  • Mikrobiyolojik analizler
  • Su kalitesi analizleri
  • Deniz suyu analizleri
  • Havuz suyu analizleri

Bu analizler, kaynaktaki su, işlenmiş su, dağıtım sistemlerindeki su ve depolanmış su için gerçekleştirilmektedir.

Su analizleri sırasında hem yürürlükte olan yasal düzenleme esasları hem de yerli ve yabancı kuruluşlar tarafından yayınlanan standartlar dikkate alınmaktadır. Laboratuvarımız, TS EN ISO/IEC 17025 standardına uygun olarak akredite olmuştur ve düzenlediği raporlar dünyanın her yerinde geçerlidir.


Su Analiz Laboratuvarı Birimlerimiz

İncele


Fiziko-Kimyasal Analiz Birimi

Doğada bulunan su kaynakları bazı istisnalar dışında içme ve kullanma ihtiyaçları için…

İncele


Mikrobiyoloji Birimi

Su mikrobiyolojisi, genel olarak tatlı ve tuzlu sulardaki mikroorganizmaları ve bunların faaliyetlerini…

İncele


Havuz Suyu Analizi

Yüzme yada serinleme amacıyla kullanılan açık ve kapalı yüzme havuzları ile sularının…



Çeşitli gıda maddelerinde gelişebilen küfler belirli bir zamandan sonra bulundukları ortam içerisine toksik maddeler salgılayabilmektedirler. Küflerin ürettikleri bu maddelerin hepsine birden Mikotoksin denmektedir. Mikotoksinlerin insan sağlığı üzerinde Kanserojen etkisi olduğu bilinmektedir. Mikotoksin üreten küfler genelde Aspergillus, Penicillium, Fusarium gibi cinslere ait küflerdir. Halkımız tarafından en fazla bilinen Mikotoksinler Aflatoksin B1, B2, G1, G2, Aflatoksin M1 , Okratoksin A ve Patulindir.

Mikotoksin laboratuvarında AOAC gibi uluslararası kaynaklardan elde edilmiş hızlı, güvenilir, son teknolojik gelişmelere uygun, kabul görmüş analiz metotları kullanılmaktadır.

Ulusal ve Uluslararası (FAPAS) kuruluşlar tarafından yürütülen yeterlilik testlerine katılarak analiz güvenliğimizin devamlılığı sağlanmakta ve belgelendirilmektedir.


İletişim

Yenibosna Merkez Mahallesi, 29 Ekim Caddesi, No:35, Bahçelievler/İSTANBUL
+90 (532) 282 05 79

+90 (212) 599 18 19

+90 (212) 599 18 13

info@analyzer.com.tr

Bizi Takip Edin

Bizi sosyal medya platformlarından da takip edebilirsiniz.